Matrix

  Bu konu başlığı altında Matrix filiminden bahsetmek yerinde olacaktır sanırım. Çünkü gerçekten film konuyu çok güzel bir şekilde özetlemiş.  Programlama ve elektronik bilgim olmadan önce filmi defalarca izlememe rağmen anlayamadığım çok noktaları vardı. Şimdi anlıyorum ki filmde hakikaten yoğun bir bilgi cümbüşü var. Ve bu yoğun bilgiler çok güzel bir şekilde işlenmiş. İnsanların sinir sistemleri ile dijital sistemler  arasındaki bağlantı çok güzel bir şekilde kurulmuş. 

images (2)sinir sistemi

   Şimdi ilk önce insanın sinir sistemini düşünelim.  Matrix filmindeki Morfeus gibi ben de damardan girip sorayım size. “İnsan için gerçek olan nedir?”  İnsan için gerçek olan şeyler beyne giden sinyallerden ibaret değil midir?   Bu sinyaller,   çevresel faktörlerin(Işık, ısı, vb) bir sinyal dönüştürücüsü tarafından elektrik sinyaline çevrilmesi sonucunda elde edilir. İnsanın 5 adet analog dönüştürücü  organı vardır.  Bildiğiniz gibi göz, dil, deri, kulak, burun.   Bu organlar çevresel faktörleri elektrik sinyaline çevirir.  Yani bu organlar insanın dış dünyaya açılan Input  birimleridir. Bu birimlerin output uniteleri beynin data input uçlarına bağlıdır.  Aynı zamanda beyinden çıkan output data uçları insanın dış dünyaya açılan output birimlerine yani uzuvlarına bağlıdır. Kaslar gibi.   

  Yani aslında insan kocaman ve kusursuz bir dijital sistemdir.  Bu sistemde merkezi işlem birimi(CPU) yani beyin tüm aritmetik ve mantıksal işlemleri gerçekleştirerek, input data uçlarından aldığı elektriksel sinyal bilgilerini yorumlayıp kontrol sinyallerini output data uçlarına yönlendirir.  

images (1)DDC

   Düşünüldüğünde robotlar ile insanlar arasında çevresel faktörleri algılama konusunda çok fazla fark yoktur.  Her ikisinin  de algı yeteneği, çevresel faktörlerin elektrik sinyallerine çevrilmesi ve iletilmesi sonucu elde edilir. İnsanları robotlardan ve hayvanlardan ayıran mantık yürüterek seçim yapma özelliğini  bir şekilde robotlara ya da hayvanlara aktarmayı başardığımızda aramızda hiç bir fark kalmayacaktır.  İşte püf nokta burası.  Robotların bu çevresel faktörleri algılayıp yorumlaması, CPU için yazılan programın ya da işletim sisteminin bu faktörleri nasıl yorumladığı ile alakalıdır yani robot seçim yaparken programında ne kadar seçenek varsa yapay zeka ile onların içerisinden birini seçer.  Hayvanların ise bu çevresel faktörleri yorumlaması içgüdüseldir.   Peki bize bağımsız bir şekilde yorum yapma ve sonsuz olasılıkda seçim yapabilme özelliği katan şey nedir?   Biz müslüman olarak bunun ruh olduğuna inanıyoruz 🙂 

the-matrix_32577

   Her neyse… Şimdi filme dönelim. Filmin muhteşem kurgusunda  insanlık daha demin bahsettiğim sorunun yani ona bağımsız düşünebilme, kendi seçeneğini kendi oluşturabilme özelliği katan şeyi keşfetmiş ve bu özelliği bilgisayarlara aktarmayı başarmış.   Bu durumda bilgisayarlar da insanlar gibi kontrol altında olmak istemiyor ve insanlarla savaşıyorlar falan fistan…    Bilgisayarlar kendileri için gerekli enerjilerini insanın bio elektriğinden sağlamaktalar.  Ve bu bio elektriği bilgisayarların kullanması için insanların yaşıyor olması gerekiyor.  Bu durumda bilgisayarların insanları hem yaşatmaları hem de kontrol altında bulundurmaları lazım.  Bilgisayarlar mantık yürüterek diyorlar ki, zaten insanlar için gerçek olan şeyler beyne giden sinyallerden ibaret değil mi?  E ozaman biz insan için sanal bir sistem oluşturalım.  Bir çeşit işletim sistemi, program motoru gibi insanların etki tepkilerini işleyecek ve ona göre sebep sonuçlar yaratacak bir işletim sistemi yazalım.Bu işletim sistemini çalıştıracak  bir bilgisayara yükleyelim.İnsanların  beyinlerinin de  data giriş çıkış uçlarını bu oluşturduğumuz sisteme bağlayalım.   Bilgisayarlar bu düşüncelerini işleme sokarak insan tarlaları oluşturur ve her insanın beynini oluşturdukları Matrix ismindeki  işletim sisteme bağlar.  Bu işletim sisteminde işlem gören bir sürü program vardır. Güneşi doğuran, batıran, insanların birbiriyle iletişim kurmasını sağlayan, sanal maddelerin özelliklerini işleyen bir sürü program. Bu programlar Matrix ismindeki bu işletim sisteminde çalışırlar. Windows işletim sisteminde çalıştırdığımız oyunlar gibi.

03

 Agent Smith sistemin Anti-virüs programıdır.  Sistemi tarar ve dışarıdan gelen yabancı programlara karşı korur.  Dışarıdan sisteme giren insanlar bir çeşit  hack programları kullanarak sistemin açık noktalarından içeri girebiliyorlar. Fakat anti-virüs programları onları tespit ettiği anda öldürüyor.   Her işletim sisteminde olduğu gibi işletim sisteminin bazı programsal hataları vardır. Bu hatalar, bazı insanların beyinlerinin sisteme tam uyum sağlayamamasına ve sistemde sorun oluşturmasına yol açar. Mr. Anderson,  sistemde oluşan bu bug yani programsal hatadan dolayı bazı olağanüstü yeteneklere sahiptir ve beyin yapısı sisteme uyum sağlamamaktadır.

agent-smith-the-matrix-7

   Birinci bölümün sonunda Mr. Anderson, Agent Smith’ i öldürür yani anti-virüs programını sistemden siler. Fakat sistemde yine bir hata oluşur ve Smith tam silinmez. Kod yapısı bozulur ve bu bozukluktan dolayı sürekli kendini sistem içinde kopyalamaya, çoğaltmaya başlar. Sistemdeki tüm programlara kendisinin kodlarını kopyalar. Yani Agent Smith de sistem için virüs haline gelir.   Mr. Anderson sitemi kontrol altına almak için işletim sisteminin kaynak kodlarına ulaşmalıdır. Yani Matrix’ in  en temel çekirdek programsal fonksiyonlarına. Fakat işletim sistemlerinin çoğunda olduğu gibi matrix işletim sistemi de kapalı kaynak kodludur. Yani kaynak kodları şifrelidir, içeriği kapalıdır.  Bunun için keymarker programa ihtiyaçları vardır. Yani kaynak kodların şifresini kırabilecek bir çeşit Password Generator programı.  Bunun için o koreli anahtarcı amcayı başka bir programın içinden çıkartırlar.  Ve onu kullanarak sistemin kaynak kodlarına erişirler.

113Architect334

  Anderson sistemin kaynak kodlarına ulaştığında ” I am an architect” diyen bir adamla karşılaşır.  Bu adam Matrix işletim sisteminin kendisidir yani oda bir programdır.  Sisteminde oluşan hatalardan ve Andersonun yeteneklerinin bu hatalardan kaynaklandığından ve bu noktada aslında insanların seçim yapabilme olasılıklarının çok fazla olmasından dolayı sistemin sürekli çıkmaza girdiğinden bahseder.  Kahinin bu seçim yapabilme özgürlü konusunu çözümlemek için sistemin geliştirdiği bir program olduğunu söyler. Ve Anderson a bir seçim sunar.  Anderson ya sevgilisini kurtarıp insan tarlalarındaki de dahil tüm insan ırkını boşverecektir ya da sevgilisini boşverip sistemin istediği gibi insanların içinde birazını kurtarıp insan ırkının bilgisayarlara sorun çıkarmayacak ama onların enerjilerini karşılayacak kadar az sayıda yaşamalarını, herşeyin programın planladığı gibi olmasını sağlayacaktır.  Fakat Anderson bu kendini bilmiş programa “Eğer insanlar olmazsa siz de enerjinizi karşılayamazsınız. Bu yüzden hepimizi yok etmeyi göze alamazsınız.” diye laf koyup sevgilisin kurtarmaya gider.  Neyse…   Filmin en sonunda Smith kontrolden çıkıp tüm matrix sistemini ele geçirir.  Mr Anderson da bilgisayarlar ile bir anlaşma yapar.   “Ben eğer Matrix sistemini Smith denen heriften yani zararlı programdan temizlersem insanları öldürmeyi bırakacaksınız” der. Makinalarda bu teklifi kabul eder ve en sonunda  Smith ve kendisini sistemden silerek Matrix sistemini iki hatadan da kurarmış olur. Böylece bilgisayarlar la insanlar arasında barış olur. Falan fistan…

lunapic_129514895144669_4

  Kıssadan hisse; filmde  insanların sinir sisteminin dijital sistemler ile işlenebileceği,  aslında dijital sistemler ile insanın sinir sisteminin ne kadar benzer olduğu konusu üzerinde durulmuş.Ve hakikaten düşündüğümüzde bu felsefe ile ileride belki de insanların bir çok uzuvu dijital olarak ürün haline getirilecektir.  Günümüzde bu felsefeyi kullanarak düşünülmüş ve üretilmiş bir çok biyomedikal cihaz bulunmaktadır…    

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz